1 Mayıs 2008 Perşembe

OKYANUSLARIN AKIL ALMAZ YARATILIŞI

Allison Palmer, jeologların son iki asır boyunca yoğun araştırmalarından elde ettikleri bulguları sıraladı. Mesela volkan gazlarından söz açtı. "Bilindiği gibi" dedi, "volkan gazları, içlerinde büyük miktarlarda su buharı ve karbondioksit taşırlar. Dünyanın ilk zamanlarında da volkanların birbiri peşisıra patladıklarını biliyoruz." Akabinde, son yıllarda jeologların buradan yola çıkarak okyanuslar ile atmosferin volkanlarla kurulduğuna kanaat getirdiklerini hatırlattı. Okyanuslar ve atmosfer, adeta volkanlardan fışkırmıştı. Nitekim, "Kuran'da; "Ve yerden sular çıkardı" (Naziat Suresi 31) buyurur" diyordu Palmer.
İşte dünyanın ve okyanuzsların bu jeolojik oluşumu o devirde heryerin gaz ve duman ile yüklü olup düzenin bulunmadığını anlattığı devridir Kuran da. Bilim bu döneme “HADEAN (4.600 - 4.000 milyon yıl) devri demiştir. Elbette bir kimsenin bindörtyüzyıl evvel dünyanın jeolojik ve tahmin edilemez safhalarını bilmesine imkan yoktu. Bunları keşfetmek için yüksek teknoloji gererkiyordu.
DENİZLERDEKİ ÜSTÜSTE DALGALAR
"Kuran ve İlim"i ele alan bir başka gayrimüslim konuşması ise, dinleyicileri okyanuslara, dipsiz derinliklere doğru götürdü. Colorado Üniversitesinden W.W.Hay'e göre, Kuran bize okyanusun esrarlı kıpırtılarını dinlemeye çağırıyor ve şöyle diyor: Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur. (NÛR suresi 40. ayet)
Hay'e göre, bu ayette: "En son gözlem tekniklerimizin gelişmesine kadar hepimize gizli kalmış bir alemin tasviri var." "Okyanus diplerinde devamlı kıpırdanışlar, iç dalgalanmalar vardır. En alttaki dalgalanmaların üzerinde bir başka su tabakası başka bir dalgalanma gösterir. Onun üzerinde bir başkası... Böylece, okyanusun yüzeyine ve alışık olduğumuz dalgalara kadar çıkarız. Bütün bu tabakalar, üzerindeki bulutlarla beraber, aşağılara indikçe koyulaşan içiçe karanlık tabakalarını oluştururlar." Kısacası, bir başka konuşmacının ifadesiyle, "Kuran'da okyanuslar vahyedilmiş."
Bir insanın bu aletler olmadan 70 m'den daha derine dalması ise neredeyse imkansızdır. Bununla birlikte bir insanın yardımsız olarak okyanusların 200 m civarındaki karanlık derinliklerinde yaşaması da kesinlikle mümkün değildir. Bu nedenle bilim adamları denizler hakkındaki detaylı bilgileri çok yakın zamanlarda keşfetmişlerdir. Oysa engin denizlerin karanlık olduğu bilgisi Kuran'da bundan 1400 sene önce haber verilmiştir. Hiçbir teknolojinin, dolayısıyla insanların denizlerin derinliklerine dalacak araçlarının olmadığı bir dönemde, böyle bir bilginin verilmiş olması elbette Kuran mucizelerinden biridir.
Bununla birlikte Nur Suresi'nin 40. ayetinde belirtilen "… engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır…" ifadesi de Kuran'daki başka bir bilimsel mucizeye işaret etmektedir:
Bilim adamları yakın zamanda "farklı yoğunluktaki katmanlar arasında yoğunluk ara yüzlerinde meydana gelen iç dalgalar"ın olduğunu bulmuşlardır. İç dalgalar deniz ve okyanusların derinliklerini kaplar; çünkü derin denizlerin, üzerlerindeki sudan daha fazla yoğunlukları vardır. İç dalgalar yüzey dalgaları gibi davranır. Yüzey dalgaları gibi onlar da kırılabilir. İç dalgalar, insan gözüyle görülemez; ancak belirli bir bölgedeki sıcaklık ve tuzluluk değişiklikleri incelendiğinde bu dalgalar fark edilebilir.65
DENİZLERİN ARASINDAKİ ENGEL
19 İki denizi salmıştır, birbirleriyle birleşiyorlar. 20 Aralarında bir engel vardır, birbirlerinin sınırını aşmıyorlar.
55 Rahman Suresi 1920
Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız bilim adamı Kaptan Jacques Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunu şöyle anlatmaktadır: "Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz'in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu'ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz'den tamamen farklı olduğunu gördük. Halbuki Cebeli Tarık Boğazı'nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysa ki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu. Aynı türden bir su engeli 1962 yılında Alman bilim adamları tarafından Aden Körfezi ile Kızıldeniz'in birleştiği Mendep Boğazı'nda da bulunmuştu. Daha sonraki incelemelerimizde farklı yapıdaki bütün denizlerin birleşme noktalarında aynı engelin bulunduğuna tanıklık ettik."
Kaptan Cousteau'yu şaşırtan bu durum, denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kuran'da 14 asır önceden söylenmiştir. çıplak gözle algılanamayan ve suyun algılanan özelliklerine ters gibi gözüken bu özellik, ilk olarak Arap Yarımadası'nın denizcilikle ilgisi olmayan insanlarına açıklanmıştır.

Hiç yorum yok: