1 Mayıs 2008 Perşembe

İNSAN YARATILIŞININ SIRLARI

YARATIŞLIŞ SIRASI
Gerçekten de insanı karışımlı bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bu
yüzden onu işiten ve gören yaptık.
76 İnsan Suresi 2
Meni denen karışımın bir gün işitebilmesi ve görebilmesi, gülmesi ve ağlaması, düşünmesi ve anlaması, çeşitli eserler oluşturması ve sanatsal zevklerinin olması ne kadar da mükemmeldir! İnsana bu özelliklerin verilmesi ne büyük armağandır! Ayet, karışımlı bir damla suyun bir gün gelip de işitici ve görücü olduğunu söylerken, becerinin bir damla suda değil, onun Yaratıcısında olduğunu vurgulamaktadır. Ayetin önce işitmeyi, sonra görmeyi sayması da anlamlıdır. çünkü ceninde önce işitme organı kulak, sonra görme organı gözler oluşmaktadır. (Bir çok Kuran ayetinde "işitmeden ve görmeden" beraber bahsedilir. Bu ayetlerin hepsinde önce işitme, sonra görme geçmektedir. Hamileliğin 23. haftasında kulak gelişimini tamamlamıştır. Gözün hassas tabakası retina ise 25. haftada bile tam gelişmemiştir.) Ayetin önce işitmeyi, sonra görmeyi sayması bu noktaya işaret etmek için olabilir. Doğrusunu Allah bilir.
... Kemiklere de bir bak. Nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz...
2 Bakara Suresi 259
Kuran ayetlerinde haber verilen bir diğer önemli bilgi ise, insanın anne rahmindeki oluşum aşamalarıdır. Ayetlerde, anne karnında önce kemiklerin oluştuğu, daha sonra ise kasların ortaya çıkarak bu kemikleri sardığı şöyle haber verilmektedir:
Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14)
Anne karnındaki gelişimi inceleyen bilim dalı embriyolojidir. Ve embriyoloji alanında, yakın zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak geliştikleri sanılmıştır. Ancak gelişen teknoloji sayesinde yapılan daha ileri mikroskobik incelemeler, Kuran'da bildirilenlerin eksiksiz bir şekilde doğru olduğunu ortaya koymuştur.
Bu mikroskobik incelemeler göstermektedir ki, anne karnında, tam ayetlerde tarif edildiği gibi bir gelişme gerçekleşir. Önce embriyodaki kıkırdak doku kemikleşir. Daha sonra ise kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokudan seçilerek biraraya gelir ve bu kemikleri sarar.
Bu durum, Developing Human (Gelişen İnsan) adlı bilimsel bir yayında şöyle tarif edilmektedir:
6. haftada kıkırdaklaşmanın devamı olarak ilk kemikleşme köprücük kemiğinde ortaya çıkar. 7. hafta sonunda uzun kemiklerde de kemikleşme başlamıştır. Kemikler oluşmaya devam ederken kas hücreleri kemiği çevreleyen dokudan seçilerek kas kitlesini meydana getirirler. Kas dokusu bu şekilde kemiğin etrafında ön ve arka kas gruplarına ayrışır.89
Kısacası insanın Kuran'da tarif edilen oluşum aşamaları, modern embriyolojinin bulgularıyla tam bir uyum içindedir.

ANNE KARNINDAKİ BİR ÇİĞNEMLİK ETİ KİM GÖREBİLİR ?
Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük. Sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik. Sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. Sonra kemiğe et giydirdik.
23 Müminun Suresi 14
"Bir çiğnemlik et" tabiri 22 Hac Suresi 5. ayette "kısmen belli, kısmen belirsiz bir çiğnemlik et parçasından" yaratıldığımız söylenerek geçmektedir. Gerçekten de bu aşamada embriyo gözle görülecek kadar belli, detayların anlaşılamayacağı kadar belirsiz bir büyüklükte olduğundan, "kısmen belli, kısmen belirsiz" tabiriyle uyum içindedir. İnsanın baş, gövde, ayak, iç organlar gibi ayrı vücut bölümlerinden bir kısmı belli olmaya başladığı, bir kısmı ise belli olmadığı için de bu aşama için “kısmen belirli, kısmen belirsiz” tabirinin geçmesi çok uygundur.
Prof. Dr. Keith L. Moore Kuran'da "bir çiğnemlik et" diye bahsedilen dönem hakkında şunları söylemektedir: "Söz konusu ayetlerin ne demek istediğini, bu dönemdeki embriyoyu incelediğimiz zaman hayretle öğrendik. çünkü embriyo 28 günlükken üzerinde tesbihimsi bir yapı meydana geliyor ve bunlar görünüş olarak aynı diş izlerine benziyordu. Bu dönemdeki embriyonun plastikten bir modelini yaptık ve onu çiğneyerek üzerinde diş izlerimizi bıraktık. Ortaya çıkan manzara incelediğimiz aşamadaki embriyoya olağanüstü derecede benziyor ve Kuran'ın insan embriyosundan neden bir çiğnemlik et olarak bahsettiğini çok güzel açıklıyordu."

ASILIP TUTUNANI BİLİR MİSİNİZ?
Ayetin çevirisinde "asılıp tutunan şey" olarak çevirdiğimiz kelimenin Arapçası "alak"tır. Bu kelimenin Arapça'daki temel anlamı "asılı duran, tutunan madde"dir. Bu yüzden ayeti bu temel anlamıyla çevirmek en doğru çeviridir.
13 Sonra onu dayanıklı bir karar yerinde bir damlacık haline getirdik.
14 Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük...
23 Müminun Suresi 13 -14

Embriyonun "alaka" aşamasında rahim duvarına asılıp tutunması karmaşık bir sistemle mümkün olmaktadır. Embriyo, rahim duvarındaki asit tabakasını parçalayabilmek için hiyoluronidaz adlı bir enzim salgılar. Bu enzim sayesinde rahim dokusu bozulur ve embriyo, rahim duvarına toprağın içine köklerini sokan bir bitki gibi yerleşir. Artık embriyo, besin ve oksijen ihtiyaçlarını bu noktadan karşılar. Embriyonun salgıladığı hiyoluronidaz maddesi, rahim duvarındaki hiyalüronik asitin yapısını bozup bu birleşmeyi mümkün kılmaktadır.
Embriyonun asılıp tutunacağı yeri keşfi, bu noktaya tutunmak için kimya eğitimi görmüşçesine hareketleri, embriyonun büyük bir planın parçası olarak sevkedildiğinin delilleridir. Anne rahminde embriyo hücreleri o kadar harika işler gerçekleştirmektedirler ki, onları inceleyen bu hücrelerin üstün akıl sahibi varlıklar olduğunu zannedebilir. Hücrelerin bilinçliymişçesine hareketlerinden etkilenen Purdue üniversitesi'nden biyolog Laurie Iten şöyle demektedir: "Hücrelerin birbirleri ile konuştuklarına inanıyoruz. Onlar dilsiz değiller."


PARMAK UÇLARINDAKİ KİMLİK
3 İnsan, kemiklerini kesin olarak biraraya toplamayacağımızı mı sanıyor?
4 Evet, parmak uçlarını dahi düzenlemeye gücümüz yeter.
75 Kıyamet Suresi 3-4
Peygamberimiz'in yaşadığı dönemin insanları için parmak uçları önemli bir şey ifade etmezdi. 1856 yılında Genn Ginsen adında bir İngiliz, parmak uçlarındaki çizgilerin her insanda farklı olduğunu keşfetti. 1856 yılına kadar insanlar parmak ucunun önemli özelliğinden haberdar değillerdi. Tarih boyunca yaşamış tüm insanların parmak ucunun farklı olduğunun anlaşılmasıyla, parmak ucunun adeta bir kimlik kartı olduğunun farkına varıldı. Daha sonra bu bilgi polis örgütlerince suçluların yakalanmasında veya tanınmayacak duruma gelmiş ölülerin tespit edilmesinde kullanılmaya başlandı.
Parmak ucu öyle bir kimlik kartıdır ki aynı yumurta ikizlerinde bile farklıdır.
CİNSİYETİN BELİRLENMESİ
45 Gerçekten de O, erkek ve dişi olarak iki çifti yaratandır.
46 Akıtılan meninin bir damlasından.
53 Necm Suresi 45-46
Çok yakın bir tarihe kadar kadınlar çocuğun cinsiyeti konusunda belirleyici role sahip olarak düşünülüp doğuruğu çocuğun cinsiyetinin kız olması yüzünden aşağılanabiliyordu. Bu yüzden Kuran'ın insanların cinsiyetlerinin yaratılışını belirttikten sonra, bu cinsiyetlerin yaratılışını sadece erkekten gelen meninin bir spermiyle ilişkilendiren bu ayetlerin işareti mucizevî niteliktedir. Ayette menideki bir damlanın iki çiftten erkek yada dişi olarak üremesinde temel neden sahibi olduğu belirtilmektedir.
İnsanın genetik şifresi, her hücrede bulunan 46 tane kromozomdadır. Bu kromozomlardan iki tanesi cinsiyet kromozomudur. Erkekteki kromozomlar XY olarak, kadınlardaki kromozomlar XX olarak tanımlanmaktadır. Kadınlarda yumurtlama anında ikiye ayrılan kromozomların her biri X kromozomu taşır. Erkekte ise spermlerin kimisi X, kimisi Y kromozomlarını içerir. Erkekteki X kromozomu kadınların yumurtalarındaki X kromozomuyla birleşirse çocuk kız, erkeklerdeki Y kromozomu kadınların yumurtalarındaki X kromozomuyla birleşirse çocuk erkek olur. Böylelikle çocuğun erkek veya kız olması tamamen spermden X veya Y'nin gelmesine bağlıdır. Bu konudaki biyolojik çalışmalar sürmektedir. 1990 yılında Y kromozomu üzerinde SRY proteininin bulunması ve bununla ilgili açıklamalar bu konudaki bilgileri genişletmiştir.
Kuran'ın 1400 yıl önce işaret ettiği bu bilgi çok yakın bir döneme kadar bilinmiyordu. Tarih, 8. Henry'nin kendisine kız çocuk verdiği için eşi Catherine'i boşamasına benzer olaylarla doludur. Kuran'ın işaret ettiği bu bilgi bir mucize ile beraber bir ironiyi de beraberinde taşıyordu. Kadınlar, yüzyıllarca çocukların cinsiyetleri yüzünden kınanmışlardı. Bilimin keşfi hem mucizeyi açığa çıkardı, hem de mantıksız bir sebepten dolayı kadınlara yapılan zulmü gözler önüne serdi.

ANA RAHMİNİN DAYANIKLILIĞI
20 Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı?
21 Ve sonra dayanıklı bir yere yerleştirdik.
22 Bilinen bir süreye kadar
77 Mürselat Suresi 20-22
21. ayette ana rahminin sağlam, dayanıklı yapısına işaret edilmiştir. Rahim, kadının leğen kemiği boşluğunun tam ortasında bulunduğu için gayet güvenli bir yere yerleştirilmiştir. Erkekte bu organa karşılık gelecek bir organ yoktur. Rahim adalelerden yapılmış sağlam bir duvara sahip, içi boş bir organdır. Armut şeklindedir. Ergin bir kadında uzunluğu sekiz, eni beş, yüksekliği iki buçuk santimetredir. Ufak bir kütle olan rahim, hamileliğin sonunda iyice genişler. Hamilelik dışında rahmin ağırlığı elli gram kadardır. Hamileliğin sonunda ise bin gramı bile geçer. İçindeki çocuk yerine göre beş bin grama kadar bile çıkabilir. Bu ise rahim ağırlığının yüz kat artması demektir.
İnsan vücudunda bu kadar çabuk büyüyen, bu kadar hızlı değişme kabiliyeti gösteren tek organ rahimdir. Rahim sık ve kalın kaslarıyla, özel yaratılışıyla birkaç santimetreden başlayarak gittikçe büyüyen cenini, tüm dış darbelerden ve olumsuzluklardan korur. İnsanın en aciz aşamalarını, yaşamını yitirmeden devam ettirebilmesi, rahmin sağlam yaratılışı sayesindedir. Embriyo için olmuş ve olabilecek en sağlam, en uygun yer ana rahmidir. Kuran'ın dikkat çektiği rahmin sağlam yaratılışını incelememiz, yaratılışımızın ilk aşamalarından beri Allah'ın şefkatinin her şeyi ayarladığının bir delilidir.
Bebeğin Rahimdeki Üç Karanlık Evresi
Kuran'da insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığı bildirilmektedir:
... Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi, 6)
Yukarıdaki ayette Türkçeye "üç karanlık içinde" olarak çevrilmiş olan Arapça "fi zulumatin selasin" ifadesi embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir. Bu bölgeler sırasıyla:
a) Batın karanlığıb) Rahim karanlığıc) Döl yatağı karanlığıdır.
Görüldüğü gibi bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin yukarıdaki ayette bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Ayrıca embriyoloji alanındaki gelişmeler bu bölgelerin de üçer katmandan oluştuğunu göstermiştir.
Batın duvarı üç tabakadan oluşur: Dış kas plakaları, iç kas plakaları, çapraz kaslar.90
Benzer bir şekilde rahim duvarı da üç katmandan oluşur: Epimetrium, miyometrium ve endometrium.91
Aynı şekilde embriyoyu saran kese de üç katmandan oluşur: Amniyon (rahimde fetusu saran en iç zar- amnion), koryon (orta amniyon zarı- chorion) ve desidüa (dış amniyon zarı- decidua).92
Ayrıca ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir.
Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini de ortaya koymuştur. Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır. Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan Basic Human Embryology (Temel İnsan Embriyolojisi) isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:
Rahimdeki hayat 3 EVREDEN oluşur; preembriyonik (ilk 2,5 hafta), embriyonik (8. haftanın sonuna kadar) ve fetal (8. haftadan doğuma kadar).


Ayrıca çekirgeler yumurtalarını toprağın içine tohum gibi yerleştirirler ve çekirge larvaları uzun bir müddet toprağın altında kaldıktan sonra yeryüzüne çıkarlar. Nereden çıkarlar? Toprağın altından...

ÇEKİRGELER GİBİ İNSANLAR

Hepsi de alçalmış bakışlarla mezarlarından çıkarlar. Tıpkı yayılan çekirgeler gibi.
54 Kamer Suresi 7

Şimdi örnek olarak Amerika'nın New England bölgesinde yaşayan çekirgeleri inceleyelim. Bu çekirgeler 17 yaşına bastıkları yılın Mayıs ayında, uzun yıllardan beri yaşadıkları yer altındaki karanlık yarıklardan toprak üzerine çıkarlar. Eğer insanlara "Sizi karanlık bir yere kapatacağız ve saatiniz olmadan, dış dünyayla bağlantınız olmadan 17 gün sonra hep beraber dışarı çıkacaksınız" deseniz, emin olun birçok insan 17 günlük süreyi bile doğru tahmin edemez. Dünya'dayken maddi bedeni mezara konmuş insanların, ahirette topluca yaratılmalarına bundan güzel örnek olur mu? Kısacası çekirgeler ve insanlar benzer şekilde
Toprağın altında Uzun bir müddet kaldıktan sonra Topluca çok kalabalık olarakYeryüzüne çıkarlar

Eğer bir insan toprağa gömülmüş çekirge yumurtalarını görse herhalde hemen önyargıyla der ki “bunlar mı birden yerden fışkırarak çıkacak ve her yanı dolduracak ?” Halbuki insanın toprağa karışmış her hücresinin içinde dna molekülleri yeniden kopyalama için hazır vaziyette beklemektedir ve uygun biyolojik zemin hazırlanınca bu dna ların her biri aynı bir tohum gibi içinde o insanın haritasını barındırır şekilde ortaya çıkabilecektir. Günümüzde hayvanlar klonlanmış ve insanlar üstünde de çalışmalar devam etmektedir. Yani bir zerreden bir şeyin yeniden yıllar sonra imal edilmesi artık bugün dahi başarılabilen bir mevzuudur. Herşeyi yoktan var eden ve trilyonlarca canlıya şekil verip uyum içinde bir arada tutan Allah elbette daha kolay olan bu işlemi de vaadi üzerine yapacaktır. Hem Muhteşem delil Kur’an hem de insanın içine işlenmiş ölümsüzlük duygusu ve adalet isteği, Herşeyin sahibi olan Allah’a ulaşma ve erişme güdüsü, doğanın her sene yeniden dirilişi insan bedeninin iki yılda bir yeniden yaratılışı gibi bütün mucizeler bu işin zaten şu anda var olduğunun ve gelecekte de Allah ın dilediği gibi var olacağının delilidir.
İNSANIN SUDAN YARATILIŞI
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)
Ve insanı bir sudan yaratıp onu, neseb ve sihriyyet (sahibi) kılan O'dur. Senin Rabbin güç yetirendir. (Furkan Suresi, 54)
Canlıların ve insanın yaratılışı konusundaki ayetlere baktığımızda, bu yaratılışların mucizevi şekilde olduğunu açıkça görürüz. Bu mucizevi yaratılış şekillerinden biri, canlıların sudan yaratılmasıdır. Pek çok ayette açıkça ifade edilen bu bilgiye insanların ulaşmaları ise, yüzyıllar sonra mikroskobun icadı ile mümkün olmuştur.

Halbuki su yerine tahminsel metodlarla kitap yazan bir insan ateş, hava, saf kum, rüzgar, güneş, odun, taş vb daha pek çok elementi adres gösterebilirdi. Kuran bildirdiği her yargıda tam olarak doğruyu söylemekte ve asla hatalar yapabilen insan ürünü olmadığını defalarca ispatlamaktadır.

DOMUZ ETİ VE SAĞLIĞA ZARARLARI
O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)

Bugün domuz etinin yoğun olarak tüketildiği ABD, Almanya gibi ülkelerin nüfuslarının önemli bir bölümünü oluşturan normalin çok ötesinde şişman kimselerin varlığı, artık alışılmış bir durum olmuştur. Domuz etine dayalı bir beslenme sonucunda, aşırı büyüme hormonuna maruz kalan insan bünyesi, önce çok fazla kilo toplamakta, sonra da vücut deformasyona -şekil bozukluklarına- uğramaktadır.
Bunların dışında, domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de “trişin” parazitidir. İnsan vücuduna girdiğinde doğrudan kalp kaslarına yerleşerek ölümcül tehlike oluşturan trişin parazitine domuz etinde sıklıkla rastlanmaktadır. Günümüz teknolojisiyle trişinli domuzları teknik olarak tespit etmek mümkünse de önceki asırlarda böyle bir yöntem bilinmiyordu. Bu nedenle, domuz eti yiyen herkes için trişin parazitini kapma ve ölümle karşı karşıya kalma riski vardı.

Hiç yorum yok: